Denizi olmayan bir ili düşünmek, akla balıkçılıkla ilgili herhangi bir faaliyetin yer almadığı bir düşünceyi getiriyor. Ancak son yıllarda, Türkiye’nin karasal alanları böyle bir ön yargının ötesinde gelişen bir potansiyel barındırıyor. Türkiye’nin iç bölgelerinden birinde, balıkçılık faaliyeti tam altı yıl önce başladı. Bu zamanı takip eden dönemde ise, sürdürülebilir uygulamalar ve çevre dostu yöntemlerle, bu tarz bir üretim biçimi dünya pazarına dahi ulaştı. İşte karasal alanda balıkçılığın nasıl bir başarıya dönüştüğünün detayları!
Türkiye’nin iç bölgelerinden birinde, denizden çok uzak bir coğrafyada balıkçılık faaliyetlerinin nasıl gerçekleştirildiği merak konusuydu. Ancak bu soru, yerel bir mühendislik ve tarım uzmanı tarafından başlatılan bir proje ile cevap buldu. İlk olarak 2017’de hayata geçirilen bu projenin temel hedefi, sınırlı su kaynaklarını etkin bir şekilde kullanarak sürdürülebilir balıkçılığın geliştirilmesiydi. Ekip, içme suyu olarak kullanılmayan su kaynaklarını kullanarak burada tatlı su balıkları üretmeye başladı. Sırasıyla alabalık, sazan gibi türleri yetiştiren balıkçılar, geliştirdikleri teknoloji sayesinde deniz suyu dışında da başarılı sonuçlar elde etmeyi başardılar.
Yıllar geçtikte, bu projenin gelişimi sadece yerel halk için değil, aynı zamanda uluslararası pazar için de önemli bir fırsat sundu. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen yatırımcılar, projenin büyüklüğünü ve getirilerini görerek iş ekosistemine dahil oldular. Yetiştirilen balıkların, hem iç piyasada hem de dış pazarlarda tercih edilmesi, projenin dikkat çekici bir başarı hikayesi haline gelmesini sağladı.
Balıkpazarında yerel üretim yapan çiftçilerin ve balıkçıların, yetiştirdikleri ürünleri tam zamanında ve sağlıklı bir şekilde yurtdışına ihraç edebilmesi, Türkiye’nin gıda ihracatı hedeflerine ulaşmasına katkı sağladı. Yıllık bazda, büyüyen bu sektördeki ihracat oranları, Türkiye’nin balık üretiminin çeşitlenmesine imkân tanıdı. Denetsiz ve sürdürülebilir bir balıkçılık politikası ile birlikte, bu ürünler, hem doğal üretim alanları olan balığa gidebilir hem de yüksek kalite standartlarıyla desteklenebilmiştir.
Bölgedeki bu balıkçılık faaliyetleri yalnızca ekonomik getiriler sağlamakla kalmadı; aynı zamanda yerel istihdama da büyük bir katkı sundu. Projeye dahil olan gençler, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği konusunda eğitim alarak profesyonel anlamda kariyer yapma şansı elde ettiler.
Dünyanın dört bir yanından gelen taleplerle, balık üretimi sadece bir tarım faaliyeti olmaktan çıktı; Türkiye’nin tarımsal ve gıda üretimi alanında uluslararası arenada daha belirgin bir oyuncu haline gelmesine katkıda bulundu. Doğaya zarar vermeden, akılcı ve sürdürülebilir bir yöntemle dünya pazarına açılmak, bu projenin mottosunu oluşturuyor.
Bunun yanı sıra, bu yaklaşım, çevre dostu üretim anlayışını benimseyen diğer ülkeler için de bir model oluşturma potansiyeline sahip. Karasal alanda gerçekleştirilmesi oldukça zor bir eylem olan balıkçılık, modern tarım teknikleri ve inovasyonlar ile birleşince, hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanabileceğini gösteriyor. Türk balıkçılığının bu yeni yüzü, yerel halkın yaşam standartlarını yükseltmenin yanı sıra dünya pazarında da fark yaratmayı hedefliyor.
Sonuç olarak, 6 yıl önce başladığı macerada, denizi olmayan bir ilde balıkçılığın nasıl bu denli başarıyla geliştiği, Türkiye'nin ziraat ve tarım alanındaki geleceği hakkında ipuçları veriyor. Sürdürülebilirlik, inovasyon ve yerel iş gücünün desteklenmesi; bu projeyi daha geniş bir perspektife taşımaya devam edecek unsurlar arasında yer alıyor. Türkiye’nin bu eşsiz başarısı, yerel balıkçıların cesareti ve yenilikçi fikirlerle birleştiğinde küresel pazarda nasıl önemli bir aktör olunabileceğinin canlı bir örneğini ortaya koyuyor.