Her gün, yüksek ve dik yamaçlarda çalışan işçiler, hayatlarını riske atarak ekmek parası kazanmanın mücadelesini veriyor. Yükseklik korkusu olmasına rağmen, birçok işçi, ailelerine daha iyi bir yaşam sunabilmek için metrelerce yükseklikte çalışmayı kabul ediyor. Ancak bu zorlu işin kendine özgü tehlikeleri var; dahi bile düşüp ölenlerin olduğu bir gerçeği göz ardı etmemek gerekiyor. Özellikle inşaat ve doğa ile iç içe olan sektörlerde çalışanların hayatı, her an tehlikede. İşte, bu zorlu yaşam şartları ve işçilerin yaşadığı zorluklar üzerine bir derleme.
İşçiler, genellikle yüksek alanlarda balta, keski veya elektrik aletleri kullanarak çalışıyorlar. Yüksek dağlık alanlarda, kayalık arazilerde ve dik yamaçlarda çalışan bu işçilerin, her an düşme riski bulunuyor. Düşmeler sonucunda yaralanmaların yanı sıra, maalesef bazı durumlarda işçilerin hayatını kaybetmesi de söz konusu olabiliyor. Bu işin doğasında olan tehlikeler, birçok kişi tarafından fark edilmese de, her gün çalışanlar tarafından hissediliyor. Güvenlik önlemlerinin az olduğu bu alanlarda, işçiler düşmelere karşı yeterince koruma sağlayamamakta. Birçok işçi, güvenlik ekipmanlarının eksikliğinden şikayet ederken, bu durumun kazalara yol açtığını belirtiyor.
Yüksek riskli işlerde çalışan işçilerin çoğu, ailelerine bakmak ve çocuklarının geleceğini güvence altına almak adına bu tehlikeleri göze alıyor. Kimi zaman 12 saatten fazla çalışan bu işçiler, kazançlarını artırabilmek için ek işlere yöneliyor. Bu çalışma düzeni, hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük bir yıpranma sürecine neden oluyor.
İşçilerin önemli bir kısmı, hayatlarını bu zorlu şartlarda sürdürmek için başka meslekler öğrenmiş durumda. Ancak yüksek riskli işlerin doğası gereği, her işin düşme veya yaralanma riski taşıdığını kabul ediyorlar. Örneğin, bazı işçiler yüksek alanlarda çalışmayı bırakıp daha güvenli işlere geçmeyi düşünmüyor. Bunun nedeni ise, özellikle aldıkları yüksek maaşlar ve iş bulmanın zorluğu. İş gücünün kıt olduğu bir dönemde, yapılan işin risk faktörüne karşın, oldukça yüksek bir kazanç söz konusu.
Özellikle dik yamaçlarda çalışan işçilerin, her gün işe başlamadan önce ailelerine veda ettiğini ve günün sonunda sağ salim eve dönüp dönemeyeceklerini bilmediklerini belirtiyorlar. “Eve döneceğim umuduyla işe çıkıyorum, ama burada her an bir şey olabilir”, diyor bir işçi. Riskleri göze alarak çalışmaya devam eden işçilerin hikayeleri, bu sektörün acı gerçeklerini gözler önüne seriyor.
İş sağlığı ve güvenliği konusunun yeterince gündeme gelmemesi, işçilerin yaşamlarını daha da tehlikeye sokan bir durum. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve sendikalar, bu konuda farkındalık yaratmaya çalışsa da, hâlâ yetersiz kalıyor. İşçilerin yaşam standartlarını iyileştirmek ve güvenli çalışma alanları oluşturmak için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği aşikar. İş kazalarının önlenmesi için alınacak tedbirlerin arttırılması, işçilerin hayatlarını kurtarabilir.
Son olarak, her gün yüksek yerlerde ter döken bu işçilerin yaşadığı zorluklara dikkat çekmek gerekiyor. Ekmek parası için verdikleri mücadele, sadece kendileri için değil, aynı zamanda aileleri ve sevdikleri için de büyük bir anlam taşıyor. Ancak bu, hayatlarının her anını tehdit eden risklerini göz önünde bulundurmayı gerektiriyor. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta ise, işçilerin hayatlarının değerli olduğu ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğidir.