Interpol, yıllardır kayıplar listesinde yer alan bir kişinin peşine düştü ve bu durum, uluslararası polisiye dünyasında büyük yankı uyandırdı. Dosyası tam 40 yıl önce rafa kaldırılan 'Yaralı Yüz Nazmi' adıyla bilinen Nazmi Güler, şimdi yeniden gündemde. Geçen yıllar içerisinde kaybolmuş bir efsaneye dönüşen Nazmi’nin, eski suç tarihinin karanlık köşelerinde gizli kalmış sırları gün yüzüne çıkmaya başladı.
İlk olarak 1983 yılında kayıtlara geçen nazar, eski İstanbul sokaklarında dolanan bir suç örgütünün lideri olarak öne çıkıyordu. Nazmi Güler’in adı, yeraltı dünyasının en korkulan isimlerinden biri olarak anılıyordu. İşlediği suçlar arasında uyuşturucu kaçakçılığı, hırsızlık ve şiddet eylemleri bulundu. Ancak, Nazmi’nin sıklıkla yaralanması ve bu yaralanmalar sonucunda kendini saklama yeteneği, ona 'Yaralı Yüz' unvanını kazandırdı. Şimdi, Interpol’un yeniden deşifre ettiği bu eski dosyada, 40 yıl öncesinin izleri canlanıyor. Uzmanlar, bu aşamada birçok yeni ipucu ve tanık ifadesinin yer aldığı belge ve kayıtların ortaya çıktığını belirtiyor. İnternetten alınan görüntüler ve İstihbarat birimleri tarafından sağlanan bilgiler ışığında, Nazmi’nin nerede olabileceğine dair birkaç potansiyel yer bile tespit edilmiş durumda.
Nazmi Güler, ayaklanmaların ve suçların yoğun olarak yaşandığı 1980'ler İstanbul’unda büyümüştü. Onun için hayat, sadece hayatta kalmayı değil; aynı zamanda kendini sürekli gizli tutmayı gerektiriyordu. Nazmi’nin geçmişteki hikayesi, yalnızca kişisel zafer ve yenilgi ile ilgili değil; aynı zamanda bir dönemin karanlık yüzü, toplumun alt yapısında var olan suç örgütleriyle de bağlantılı. Güler, peşinde çok sayıda düşman barındırıyordu; bu da onu daha da dikkatli olmaya zorladı. 'Yaralı Yüz' olarak anılmasının bir diğer nedeni ise, saklandığı yerlerde geçirdiği kazalarda ya da çatışmalarda aldığı yaralardı. Onun hikayesinin en çarpıcı kısmı, bu yaraların ardından sürekli olarak farklı kimlikler ve sahte pasaportlar kullanarak kaçış hikayelerine devam etmesiydi. İnterpol'ün daha önce gerçekleştirdiği analizlere göre, Nazmi'nin gizli ikamet yerleri Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde olabileceği gibi, aynı zamanda yurtdışında da olabileceği düşünülüyor.
40 yıldır yer altında olan bu figür, mevcut çeteler arasında bile efsaneleşmiş durumda. Onun peşine düşenlerin yanı sıra, geçmişteki düşmanlarının hala kurban vermekten kaçınmadığı anekdotlar, 'Yaralı Yüz'ün ne kadar korkulan bir figür olduğunu kanıtlıyor. Şimdi ise Interpol, bu eski dosyadan hareketle dünya genelindeki tüm güvenlik birimlerine bir çağrı yaparak, Nazmi’nin nerede olduğu hakkında bilgi arayışına girdi. Ülkeler arasında iş birliği sağlayarak güvenlik ağı kurmaya çalışan Interpol, deşifre edilen bilgilerle birlikte, Nazmi’nin yeniden yakalanacağına dair bir umut taşıyor.
Zamanla birleşen parçalar, Türkiye'deki ve dünya genelindeki dedektifler için heyecan verici bir gizemin başlangıcını oluşturuyor. Nazmi Güler’in yürek parçalayan hikayesinin, yıllar içinde nasıl geliştiği, gizemli bir cinayet haline gelmesi, cinayetlerin ardındaki karanlık ve acı dolu geçmiş, Interpol’un güncellenmiş araştırmalarında önemli bir yere sahip. Yine de hiçbir sır sonsuza kadar gizli kalamaz; belki de bu hikaye, Yaralı Yüz Nazmi'nin bir gün sona erecek olan meşhur düşüşüne tanıklık edecek.
Nazmi Güler’in izini bulan ilk kişi belkide uluslararası bir dedektif ya da kurnaz bir fotoğrafçı olacak. Bugünlerde sosyal medyada onunla ilgili birçok spekülasyon da var. Ancak halen kimse, 'Yaralı Yüz'ün nasıl bu kadar yıllar boyunca kaçabildiğini tam anlamış değil. Türkiye ve dünya genelinde gözler şimdi Nazmi’nin yakalanmasına ve bu 40 yıllık sır perdesinin aralanmasına odaklanmış durumda.
Interpol’un iş birliğiyle yürütülen bu araştırma süreci, sadece sıradan bir suç soruşturması olmaktan öte, geçmişin karanlık sayfalarını aydınlatmak üzere atılmış bir adım olarak önem taşıyor. Uzmanlar, Nazmi Güler’in yakalanmasının pek çok diğer soygun, cinayet ve suçların da çözülmesine zemin hazırlayabileceğini düşünüyor. Tarihin tekerrür etmemesi için bir ders niteliğinde olacak olan bu durum, adaletin yerini bulması adına büyük bir fırsat sunuyor.
Kısacası, yaralı yüzün, ardından bıraktığı efsanevi miras ve hikayesi, şimdi sadece bir suç dosyası değil, aynı zamanda insanlık tarihi açısından da anlam taşıyor. Bu hikaye, keşfedilmeyi ve adalet için mücadele etmeyi bekliyor.